بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فَأَمَّا ٱلْإِنسَٰنُ إِذَا مَا ٱبْتَلَىٰهُ رَبُّهُۥ فَأَكْرَمَهُۥ وَنَعَّمَهُۥ فَيَقُولُ رَبِّىٓ أَكْرَمَنِ ١٥

İnsan ise; Rabbi onu deneyip de kendisine ikramda bulunduğunda, ona bol bol nimetler verdiğinde, “Rabbim bana ikram etti” der.

– Diyanet İşleri

وَأَمَّآ إِذَا مَا ٱبْتَلَىٰهُ فَقَدَرَ عَلَيْهِ رِزْقَهُۥ فَيَقُولُ رَبِّىٓ أَهَٰنَنِ ١٦

Ama onu deneyip rızkını daraltınca da, “Rabbim beni aşağıladı” der.

– Diyanet İşleri

كَلَّاۖ بَل لَّا تُكْرِمُونَ ٱلْيَتِيمَ ١٧

Hayır, hayır! Yetime ikram etmiyorsunuz.

– Diyanet İşleri

وَلَا تَحَٰٓضُّونَ عَلَىٰ طَعَامِ ٱلْمِسْكِينِ ١٨

Yoksulu yedirmek konusunda birbirinizi teşvik etmiyorsunuz.

– Diyanet İşleri

وَتَأْكُلُونَ ٱلتُّرَاثَ أَكْلًا لَّمًّا ١٩

Haram helâl demeden mirası alabildiğine yiyorsunuz.

– Diyanet İşleri

وَتُحِبُّونَ ٱلْمَالَ حُبًّا جَمًّا ٢٠

Malı da pek çok seviyorsunuz.

– Diyanet İşleri

كَلَّآ إِذَا دُكَّتِ ٱلْأَرْضُ دَكًّا دَكًّا ٢١

Hayır, yeryüzü (kıyamet sarsıntısıyla) parça parça olup dağıldığı zaman,

– Diyanet İşleri

وَجَآءَ رَبُّكَ وَٱلْمَلَكُ صَفًّا صَفًّا ٢٢

(22-23) Rabbinin buyruğu ve saf saf dizilmiş olarak melekler geldiği ve o gün cehennem getirildiği zaman, işte o gün insan (yaptıklarını birer birer) hatırlar. Fakat bu hatırlamanın ona nasıl faydası olacak!?

– Diyanet İşleri

وَجِاْىٓءَ يَوْمَئِذٍۭ بِجَهَنَّمَۚ يَوْمَئِذٍ يَتَذَكَّرُ ٱلْإِنسَٰنُ وَأَنَّىٰ لَهُ ٱلذِّكْرَىٰ ٢٣

(22-23) Rabbinin buyruğu ve saf saf dizilmiş olarak melekler geldiği ve o gün cehennem getirildiği zaman, işte o gün insan (yaptıklarını birer birer) hatırlar. Fakat bu hatırlamanın ona nasıl faydası olacak!?

– Diyanet İşleri

يَقُولُ يَٰلَيْتَنِى قَدَّمْتُ لِحَيَاتِى ٢٤

“Keşke bu hayatım için önceden bir şey yapsaydım” der.

– Diyanet İşleri

فَيَوْمَئِذٍ لَّا يُعَذِّبُ عَذَابَهُۥٓ أَحَدٌ ٢٥

Artık o gün, Allah’ın edeceği azabı kimse edemez.

– Diyanet İşleri

AYARLAR
Okuyucu